At…
Güzel hayvan. Çilekeş hayvan.
Yaşantımızın içinde özellikle geçmişte çok büyük yeri olan, bugün de dilimizden düşürmediğimiz çelebi hayvan.
At deyip geçmeyin!..
Gelin ata biner, bilinmeze açılır! Nasipte ne varsa!..
‘At, avrat, pusat’ demiş atalar; doğru yanlış!
At, hep olumlu anılmış, cesaretle, atılımcılıkla, kararlılıkla eş tutulmuş bir hayvan.
Çifte çubuğa koşulan, ekmek teknesi bir hayvan… Yarıştırılan, tırısa kalkan, bahislere konu olan ‘soylu’ hayvan… Faytonlara koşularak eve ekmek, çocuklara eğlence olan atlar…
Red Kit’in düldülü var. Tarkan’ın atı, köpeği kadar ünlü. Çelik Bilek ve Yüzbaşı Tom’un bir ıslıkla düşmanı tepeleyen atları hayat kurtarıyor. Bütün çizgi roman kahramanlarının söz dinleyen, bir o kadar da kahraman atları var.
Ama şimdi 500 at nerede bilinmiyor!
İstanbul’da yaşanan bu kaybın sorumlusu kim, bulunamıyor!
Belediye İktidar’a, İktidar Belediye’ye top atıyor.
Sonuçta atlar ortada kaldı; daha doğrusu kayboldu!
Yoksa sucuk mu oldular?
Kısacası tam Aziz Nesin’lik hallerle oyalanıp duruyoruz…
*
Şimdi diyebilirsiniz ki; ‘Sen de hiçbir şey bilmiyorsun! Atlar ne kelime; memlekette Çalışma Bakanlığı kayboldu!’
Bir ara Bakanlık gerçekten kaybolmuştu! Şimdi yeniden bulunmaya çalışılıyor. Henüz tam bulunabilmiş de değil!
Salgın önlemleri dolayısıyla ‘tam kapanma’, gerçekleşti; ama imalat sanayi tümüyle faaldi. Fabrikalar açıktı. İşçilerin tamamı çalışıyordu. Toplam çalışanların en az %60’ı işlerine devam ediyordu.
Olsun, bunun adı ‘tam’ kapanmaydı.
Dolayısıyla Sendikaları açmak da yasaklandı. Sendikalar uzaktan çalışmaya zorlandı. İyi de; aralarından hiç birinin ‘İşçiler çalışırken sendikalar kapalı olamaz; biz sendikaları açıyoruz, gelin siz kapatın’ dediği duyulmadı.
Bir ara sendikalar kayboldu!
İşçiler, muhalefette iken iş güvencesine karşı çıkan partiyi oyları ile iktidara getirdiler. Nasıl olsa, her koşulda destekleneceğini gören iktidar, iş güvencesini zayıflattı; sosyal güvenceleri eritti; amele pazarları yarattı; kiralık işçiliği yasallaştırdı; esnek çalışmaları yaygınlaştırdı. Adeta ‘Az yaptın, daha fazlasını yap’ denilerek 20 yıla yakın süren desteklerle bugüne kadar gelindi.
Hakkını teslim etmek gerek: İktidar ne yapacağını hiç gizlemedi; hiç kimseye ‘yapmayacağım’ demedi. Şimdi sıra kıdem tazminatlarında. Onun da, kıdem tazminatı fonu yoluyla ortadan kaldırılacağını açık açık ilan ediyorlar!
Emekliler… Emeklilik yaşını 65’e çıkaran siyasal iktidara destek verdiler. Yıllarca prim ödediler ama hiçbir karşılık alamadılar! Üç yıl önce 1.000 TL olan bayram ikramiyesi üç yıl sonra enflasyon kadar arttırılarak (?) 1.100 TL’ye çıkarıldı. Üç yıllık enflasyon % 10 olmuştu(!?) çünkü! Emekli olamayıp, EYT adıyla yaş beklerken, hastanede muayene hakkını bile kazanamayan milyonlar… Büyük çoğunluğu ‘hem ağladı, hem de gitti, sandıkları oyları ile şenlendirdi.’
Esnaflar! Hep paralı olacaklar, hep huzurlu olacaklar! Bu nedenle, ‘birileri gelip dükkanlarını yağmalayacak’ korkusuyla ve abartılmış kaygılarla ‘demokratik’ seçimlerini yaptılar. Salgın geldi; rüya bitti! Toplumsal dayanışmanın önemini, aylık bin TL’lik katkılarla yaşamayı, aylarca kapalı kalan ekmek teknelerinin yarattığı çözümsüzlüğü iliklerine kadar hissettiler.
Beyaz yakalılar… Çoğu ‘okumuş işsizler’ oldu. İşi olanlar da ‘ünvanlara’ kendilerini kaptırdılar. Büyük büyük hocalardan, özel işyerlerinde ‘memur’ denilerek uyduruk adlarla çalıştırılanlara kadar…Mühendisler, işletmeciler, muhasebeciler, hukukçular, iktisatçılar; kim varsa aklınıza gelen, sayın hepsini. Herhangi bir toplumsal grup ‘kapitalsiz kapitalist’ tanımına bu kadar mı uygun düşer! Yıllardır çaresizlik içinde çırpınırken ‘Ama işçilere bizden fazla para veriyorsunuz.’ acizliğinden öteye geçemeyenler… Çoğunlukla işçileri küçük görüp, kendilerini ‘küçük dağları yaratmış’ sayanlar…Aralarından çıkan bilinçli mücadele ve dayanışma çağrılarına büyük çoğunluğuyla kulaklarını tıkayanlar… Bugün gerçekten tarihin en yüksek işsizliğinin baskısı altında ve büyük zorluklarla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Şimdi ben de kalkmış ‘Atlar nerede?’ diye soruyorum!
Saflık işte!
Kim yerinde duruyor ki? Herkesin ve herşeyin kayıp olduğu yerde, atlar kaybolmuş çok mu?