• TÜİK: OCAK AYI ENFLASYONU YILLIK %64,86, AYLIK %6,70
  • DİSK-AR: GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 9,7 MİLYON
  • DİSK-AR: GENİŞ TANIMLI İŞSİZ ORANI %24,7
  • DİSK-AR: GENİŞ TANIMLI KADIN İŞSİZLİĞİ ORANI %33,2
  •  

506 Sayılı Sosyal Sigortaları Kanunu İle İlgili Önemli Yargıtay Kararları (1992 – 2004) – 506/m.2

506/m.2
• Sigortalı  Hizmetin Tesbiti
• Zaman ve Bağımlılık
• Ücret

İŞYERİNDE SATILAN GİYSİLERİN DÜZELTİM İŞLERİNİ EVİNDE VE PARÇA BAŞI ÜCRET KARŞILIĞI YAPAN DAVACI ÇALIŞMASINI ZAMAN VE BAĞIMLILIK UNSURLARINA GÖRE SÜRDÜRDÜCÜNDEN SİGORTALILIK İSTEMİNİN KABULÜ GEREKİR

YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/4584
K. 2000/4611
T. 08.06.2000

DAVA :Davacı dayalı işveren nezdinde 1988 yılı Ekim ayından itibaren ücret karşılığı geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışmalarının sigortalı hizmetlerden olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR: Davacının; davalı işve ait işyeri ile ilgili parça başına ücret almak suretiyle çalıştığı, satılan giysilerin düzeltim işlerini evinde yerine getirdiği, sürekli bir iş karşılığı ve belirli ücretle çalışma olmadığından; sigortalılık isteminin reddine karar verilmişse de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Gerçekten, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. maddesine göre: bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için bir veya daha fazla işveren nezdinde eylemli biçimde hizmet akdine dayalı çalıştığının saptanması zorunludur. Hizmet akdinin unsurları ise belirli bir işverene zaman” ve “bağımlılık” unsurlarına göre çalışma esasına göre belirlenmiştir. “Bağımlılık”tan amaç bir işverenin göstereceği işi, emir ve talimatına göre yerine getirmek ve onun buyruğu altında bulunmaktır. Bu işin belli bir zaman kesiti içerisinde yerine getirilmesi ve yerine getirmek üze re hazır vaziyette beklemek; hizmet akdinin zaman unsurunu oluşturur. Ücretin varlığı ve biçimi hizmet akdinin zorunlu unsuru olarak kabul edilemez. Ancak, akdin kanıtlanması yönünden rol oynayabilir. Dava konusu olayda; davacının; konfeksiyon işyerinin; zorunlu elemanı olarak satılan parçaların düzeltim işinde istihdam edildiği açıkça anlaşılmaktadır. İşyerinin çalışma saatlerine uygun olarak, davacının çıkacak işleri gördüğü ve görmek üzere hazır bulunduğu dinlenen davacı ve dayalı tanıklarca doğrulanmaktadır. Düzeltim işinin; işyeri ve davacının evinde yapılması giderek parça başına ücret ödenmesi işin hizmet akdi niteliğini etkilemez. Davacının belli bir işi işverenin emir ve talimatı doğrultusunda yerine getirmesi ve bunu bir çalışma günü içerisinde yerine getirmek üzere hazır olması karşısında; davacının çalışma olgusu ve buna bağlı hizmet akdinin ortaya çıkması sonucu istemini esastan kabul etmek gerekirken aksine görüşle davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.
o halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.06.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(26 Şubat 2001)

506 /m.2,6,79,108
• Sigortalılık
• Hizmet Tesbiti

BİR KİMSENİN SİGORTALI SAYILABİLMESİ İÇİN İŞE GİRİŞ BİLDİRGESİNİN VARLIĞI YETERLİ DEĞİLDİR

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/21-634
K. 2003/572
T. 15.10.2003

DAVA: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 1. iş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 18.06.2002 gün ve 2002/59 E. , 268 K. sayılı Kararın incelenmesi davalı SSK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12.12.2002 gün ve 2002/7261-10558 sayılı ilamı ile; … bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin 506 sayılı Yasanın 2. maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön özellikle Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.06.1999 gün ve 1999/21-549 Esas, 1999/555 sayılı Kararında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır.
Yapılacak iş, davacının çalıştığı işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılmak ve kendisi ile aynı dönemde birlikte çalışan ve SSK dönem bordrolarında gösterilen kişilerin bunlar olmadığı takdirde komşu işyerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin bilgilerine başvurulmalı, doğum tarihine göre tesbit döneminde asker olup olmadığı araştırılmalı, tanık C.Ç. müfettiş raporuna göre davacının bildirildiğini belirttiğinden varsa tespit dönemine ait müfettiş raporunda araştırılarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
0 halde, dayalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden Dayalı SSK vekili
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, sigortalılık başlangıcının 01.07.1976 olarak tespiti isteğine ilişkindir.
Davacı, davalılardan … Şirketinde 01.07.1976 tarihinde hizmet akdi ile çalışmaya başladığını, işe giriş bildirgesinin süresinde kuruma verildiğini, ancak işveren tarafından aylık sigorta prim bildirgesi ve dönem bordrosunun kuruma verilmemesi nedeniyle bu tarihin sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmediğini ileri sürerek sigortalılık başlangıcının 01.07.1976 olduğunun tespitini talep etmiştir.
Dayalı … Şirketi ortaklarından H.D.T. davacının çalışıp çalışmadığını bilmediğini beyan etmiş, diğer ortaklar tebligata rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
Dayalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili, salt işe giriş bildirgesinin varlığının fiili çalışmayı kanıtlamadığını, davacı için 1 976 yılında kuruma aylık bildirge verilmediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece “ .07.1976 tarihli işe giriş bildirgesinin süresinde kuruma verildiği, davacı için 1976 yılın da bordro verilmediğinin kurumca bildirildiği, işyeri numarası verildiğinden işyerinin yasa kapsamında olduğu, aynı işyerinde ve komşu işyerinde çalışan işçilerin çalışmayı doğruladığı, yaş itibariyle davacının 1976 yılında asker olamayacağı, işyerinden bordro verilmediğinden bordro tanıklarının tespit edilip dinlenemeyeceği, müfettiş raporunu dayalı kurumun ibraz etmesi gerektiği, toplanan delillerin yeterli olduğu gerekçesiyle davacının 209469 no’lu dayalı işyerinde 01 .07.1976 yılında çalışmaya başladığına ve 1 gün süreyle asgari ücretli çalıştığına ilişkin” önceki kararda direnilmiştir.
Davacıya ait 01 .07.1976 tarihli işe giriş bildirgesi kuruma 08.07.1976 tarihinde verilmiş, 1976 yılı 111 ve IV dönem bordroları kuruma verilmemiş, davacı için 01.01.1977 tarihinden sonra sigortaya bildirim yapılmıştır.
Uyuşmazlık; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 108. maddesi uyarınca sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesinin verilmiş olmasının yeterli olup olmadığı, ayrıca Konunun 2. maddesin de öngörülen şekilde fiili çalışmanın da aranmasının gerekip gerekmediği noktasındadır.
Gerçekten; 506 sayılı Kanun’un 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemle veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça; hizmet akline dayanılarak dahi, sigortalılıktan söz edilemez.
Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır.
Hemen belirtilmelidir ki fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri  Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için çalışmanın varlığı, Yargıtayın 79/8 maddeye davalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul ettiği ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, sigortalılığın tespiti istemini de içermektedir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine davalı bu tür davalarda, hakim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu davalarda da işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalışlığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere davalı biçimde kanıtlanmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.06.1999 gün ve 1999/21-510-527, 30.06.1999 gün ve 1999/21-549-555, 05.02.2003 gün ve 2003/2 1 -35-64 sayılı Kararları da aynı doğrultuda olup, mahkemenin direnme kararında belirttiği Hukuk Genel Kurulu’nun 05.12.2002 gün ve 2001-21-1057-1094 Esas, Karar sayılı onama kararı o davadaki somut olayın özelliği gözönünde tutularak verilmiştir.
Yerel mahkemece bu gerekçeye davalı bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Dayalı SSK Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HLIMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.
(10 Mayıs 2004)

© 1949–2024 LASTİK-İŞ • TÜRKİYE PETROL KİMYA VE LASTİK SANAYİ İŞÇİLERİ SENDİKASI